EĞİTİM SİSTEMLERİ (1)
Ülkemizde eğitim sistemleriyle dolaysıyla da eğitimle sürekli olarak oynanılmaktadır.
On beş yılda altı eğitim bakanı değiştiren bu iktidar, son olarak eğitimi, 4+4+4 adını verdiği bir sistemin, bir kalıbın içinde çocuklarımızı ve gençlerimizi eğitim adına mahkûm etmiştir.
Oysa eğitim sistemleri, sadece çocuklar ve genç kuşaklar değil, toplumun tüm kesimlerini kucaklayacak bir yapıda olmalıdır.
Ülkemizde, çocuklara ve gençlere yönelik verilen eğitimde: çocukluk ve gençlik nedir, psikolojik ve sosyolojik açılardan nasıl değerlendirilmelidir? Sorularına genelde yanıt aranmaz.
Yükseköğretim dışındaki okullarda, eğitim gören öğrenciler, yaş dilimi bakımından önerinlik, erinlik, erginlik, önerişkinlik gibi çağlarının en bunalımlı çağlarını yaşamaktadırlar.
Bedensel ve ruhsal değişme ve gelişme yanında toplumsal olma çabasını sürdürürler. Bu gelişme ve değişmeler; okul başarılarına, arkadaş ilişkilerine ve çevreye uyum sağlamaya olumsuz yansımalar yapar.
Uygulanmakta olan eğitim sistemi nasıl olursa olsun: eğitimcilerin yapacakları eğitimleri ve değerlendirmeleri, gençlikle ilgili belirlenen bu değerlendirmeleri ve gençliğin içinde yaşadığı kültürel ortamı göz önüne alarak yapmalıdırlar.
Özellikle gençlik, önemli bir sosyal güçtür. UNESCO gençlik çağını, 15-25 yaş grupları arasında göstermiştir.
Her toplumda genç, çağına özgü olan duygu, düşünce, tutum, davranış ve eylem içindedir.
Gençlik çağının temel özellikleri: duygusal coşku ve taşkınlık, çabuk kurulan ve bozulan ilişkiler, kolay etkilenme, kişiliğin sınırlarını aşma, toplum içinde sivrilme, ilgi çekme, rol sahibi olma çabası içinde görülür.
Gençlik çağı, kişiliğin toplumsal nitelik kazandığı bir arayış dönemidir. Bu arayış içersinde kim olduğunu, neye değer vereceğini, bağlanıp inanacağını ve amacını bulmaya çalışır. Çevresinde daima “Onun gibi olmak” istediği kişiler arar.
Böylece özdeşleşme yaparak kişiliğine biçim verirken, yetiştiği çevrenin ekonomik ve sosyo-kültürel koşullarının etkisi altında sorumluluk ve özerklik arasında denge kurmak ister.
Zira her toplumsal yapıda insan-doğa ve insan-insan ilişkisi vardır.
Psikolojik, sosyolojik ve bilimsel gerçeklerden uzak olarak üretilen eğitim sistemleri, çocuklarımızın ve gençlerimizin içinde boğuldukları bir girdap; erişkinlerin ise kurtulmaya çalıştıkça iyice çöktükleri bir bataklıktan öte bir şey olamaz.
Bu tür eğitim sistemleri, kendisini üretenleri de kısa zamanda sonuç almaları için, bir baskı içine almakta gecikmez.
Bu nedenle de bunların, topluma baskı ve şiddet uygulamaları kısa zamanda kendisini gösterir.
YORUMLAR
BENZER HABERLER
KÖŞE YAZARLARI
Tüm Yazarlar