ÇÖZÜM MÜ, ÇÖZÜMSÜZLÜK MÜ?

Ülkemizin güneyinde 30 yıldır adı konulmamış bir savaş sürmektedir. Bu süreçte binlerce insan ölmüş, yüzbinlerce insan yerlerini terk etmek zorunda kalmıştır. Bu süreçte harcanan para 200 milyar dolarlarla ifade edilmektedir.
Geldiğimiz noktada bu savaşın adı konulmaya başlanmış; ”kürt sorunu” olarak adlandırılmıştır. ‘Ççözüm süreci” adı verilen bir süreçle çözülmeye çalışılmaktadır. Tabi ki ”en kötü barış, en haklı savaştan daha iyidir” sözünden yola çıkarsak kardeş kavgasının devam etmemesi; ülkemizin istikrara ve huzura kavuşabilmesi için tercihimiz her zaman barıştan yana olmalıdır. Peki bu şartlarda barış mümkün mü?
Kürt sorununu, Ortadoğu’daki gelişmelerden farklı olarak düşünürsek soruna doğru yaklaşma şansımız olmaz. Dünya uzun zamandır Ortadoğu’daki gelişmelere kilitlenmiş durumdadır ve buradaki krizi aşmakta zorlanmaktadırlar. Bundan dolayı egemen devletler sürekli taraf değiştirmekte, kimin eli kimin cebinde belli olmamaktadır. Bugün yanınızda olduğu düşünülen güçlerin bir gün sonra karşınızda olduğu görülmektedir.
İşte bu oynak ve kaypak zeminde doğruyu bulmak, barışa oynamak maalesef kolay görünmemektedir. Çünkü beklemediğiniz ve ummadığınız bir anda, istemediğiniz bir tarafta oluyorsunuz. Bu taraf barışın tarafı olmadığı zaman, barışı sağlamak çok kolay olmaz. Barışın tesis edilebilmesinin tek yolu milletlerin her bir ferdinin kardeş olduğu gerçeğinden yola çıkılması ve başkalarının uydusu olmama ilkesinin yerleşmesi gerekmektedir. Bu bilincin savaşan ülkelere ve örgütlere benimsetilmesi, barış bilincinin yerleşmesi en temel hedef olmalıdır. Çünkü barış ve kardeşlik bilinci yerleşmeyen bir yerde barışın olmasını beklemek hayalcilik olur. Yaşar Kemal’in dediği gibi ”benim kitaplarımı okuyanlar katil olmasın, savaş düşmanı olsun” cümlesi bizlere bu konuda yeterince görev düştüğünü ve savaş dilinin terk edilerek yerine barış dilinin kullanılması gerektiğini ifade etmektedir. Haydi hayırlısı.
YORUMLAR
BENZER HABERLER
KÖŞE YAZARLARI
Tüm Yazarlar