KOMŞU KOMŞUNUN KÜLÜNE

Bundan 25 yıl önce gece saat ikide kapı çalındı. Kapıyı açtığımda komşumun heyecanından ve yüz ifadesinden önemli bir durumun olduğunu tahmin etmek zor değildi. Bu saatlerde çok acı bir zil çalıyorsa mutlaka ciddi bir sıkıntı var demektir.
Komşum, “kızım çok kötü hastaneye yetiştirmemiz gerekli’ dedi. Ben bu durumlara alışkın olduğum için hemen arabayı hazırlandım; anne ve baba hastayı koma halinde arabaya bindirdiler. Durumu görünce herhangi bir şey bile soramadan yönümü en yakın hastaneye çevirdim ve son gaz arabaya yüklenmeye başladım. Üç beş dakika sonra polis arabalarının sirenlerle beni takip ettiklerin fark ettim. O zaman gençlik var, polisler bana ancak hastanede yetişebildiler. Durumu görünce benimle birlikte hastaya yardım ettiler ve gittiler.
Üç gün içerisinde doktorlarımızın olağanüstü gayreti ve çalışmalarımız sonucunda hasta yeniden hayata döndü. Bir hafta içerisinde taburcu edildi ve eski yaşantısına döndü.
Günlük hayatımızda buna benzer onlarca örnek sıralayabiliriz. Buna benzer olaylar hepimizin başından geçmiştir.
Bunları neden yazıyorum… Yardımlaşma duygusu, insanoğlunun doğasında mevcuttur. Hiç bir insanın yalnız başına, destek almadan yaşama şansı yoktur. Bunu en iyi anlatan ‘komşu külü’ atasözüdür.
Bundan dolayı insanların birbirlerine kinle, öfkeyle bakması doğru değildir. Suni gerilimlerin çıkar grupları tarafından yaratıldığı düşüncesindeyim.
Bizler birlikte yaşamak zorundayız. Çünkü hayat zordur. Yaşamak için komşunun, arkadaşın, akrabanın desteğine ihtiyaç vardır. Bu nedenle küsmek, darılmak, konuşmamak, selamlaşmamak, insanları ötelemek, komşuluk, akrabalık, arkadaşlık, hemşerilik duygularını zedeler. İnsanların bu duyguları zedelenirse kargaşa çıkar, kaos ortamı oluşur. Bu nedenle duyarlı her insanın ısrarla bu duygular etrafında birleşmesi gerekir.
YORUMLAR
BENZER HABERLER
KÖŞE YAZARLARI
Tüm Yazarlar